Benim Masalım
Bir varmış bir yokmuş; efsunlu şehir İstanbul’un incisi boğaz içinde küçük bir kız çocuğu dünyaya gelmiş. Boyaları, kalemleri, kitapları ve masalları çok severmiş; öyle çok severmiş ki ilkokul çağına gelince okumayı herkesten önce söküp gece gündüz masal kitapları okumaya başlamış. Okuduğu masalları ayrıca renkli kuru boya ve sulu boyaları ile resmetmeye başlamış.
Masalların ve boyaların büyülü dünyasında mutlu mesut yaşarken birden bire film kopuvermiş. Çok hem de çok ders çalışması ve kolej sınavlarında iyi bir derece alması gerekiyormuş ki ileride iyi bir işi olsun. Hayatın gerçekleri karşısında ertelemiş hayallerini ve kendisini Fransız lisesinin bahçesinde buluvermiş. Yeni bir dilin labirentlerinde sanatı, edebiyatı, şiiri anlamaya çalışarak her bir sözcüğün anlamını çözmeyi öğrenmiş. Sözün gücünü kavramış, kelimelerin şifasını ve kalbe dokunuşunu Fransız edebiyatıyla birlikte keşfetmiş ve hayal dünyasını daha da beslemiş.
Sonra ne mi olmuş? Hayatın gerçekleri bir kez daha kapısını çalmış “üniversite sınavı” ve “kurumsal hayat”. Bu dönemde hani uyuyan güzel masalındaki kötü büyücünün etkisiyle uykuya dalan talihsiz prenses gibi çocukluğunda hayal ettiği masalların renkli dünyasına gözlerini kapamış. Uzuuuun bir uykuya dalmış. Büyünün etkisinden kurtulabilmek için dayatılan hayatı içinde bir oraya bir buraya savrulurken bir gün çekmecesine kaldırdığı boyaları çıkıvermiş karşısına ve eline sulu boya fırçasını alıp kağıdının üzerine bir yol çizdiğinde uyanıvermiş.
Evet; çocukluğumuzda masallarla büyürüz yetişkin olmanın ilk şartının da içimizdeki çocuğu yok edip masalları unutmak olduğuna inanırız. Masallardan uzaklaşmak aslında hayallerimizden ve kendimizden uzaklaşmak değil midir? Masallar bize kim olduğumuzu öğretir, kötülerle savaşmayı, asla vazgeçmemeyi, sevdiğimiz ne varsa peşinden gitmeyi, aşık olmayı, sevmeyi, korumayı, güvenmeyi, kazanmayı ve kaybetmeyi ama her şeye rağmen mücadele etmeyi bize masallar öğretir. Ben de kendi masalımın kahramanı olmaya karar verdim ve yeniden sulu boya ve yağlı boya resim yapmaya başladım.
Benim için resim yapmak kendini ifade etmenin en kolay yolu. Fırçanın ucundan tuvale damlayan renkler ve şekiller birer masal olup görsel bir şölene dönüşürken ben de kendi masalımın kahramanı oluyorum. Sadece ve sadece sevdiğim ve baktığımda mutlu olduğum şeylerin resmini yapıyorum. Minik bir kuşun masumiyeti, yada bir çam ağacının sessiz görkemi bana yaşama sevinci veriyor. Doğanın büyüleyici güzellikleri ve bu eşsiz dünyanın bizi saran renkleri...
Orta ve lise öğrenimimi Notre Dame de Sion Fransız Lisesi’nde tamamladım. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olduktan sonra uzun yıllar kurumsal iş hayatının içindeydim. Hem çalışıp hem de ITU İşletme Mühendisliği Fakültesi’nde Yönetim Bilimleri dalında yüksek lisans yaptım.
Kurumsal hayatın döngüsünden uyandım ve Türk Kültürü’ne Hizmet Vakfı atölyesinde ressam Haydar Özay eğitmenliğinde 5 yıl eğitim aldım. Yağlı boya tabloları yaparken bir gün Mimar Sinan Üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr.Fuat Acaroğlu atölyesinde sulu boya resim çalışmaları yaparken buldum kendimi ve artık kendi masalım da yol alıyorum.